Hormonlar, vücudumuzda yumurtalık, testis, tiroid ve adrenal bez gibi salgı bezlerinden salgılandıktan sonra vücuda haber gönderen çok kuvvetli kimyasal postacılardır. Vücudun sağlıklı olması bunlara bağlıdır. Hormon dengesi sadece üreme faaliyetlerini (âdet görme, ergenliğe girme, seks) düzenlemekle kalmaz, vücudun solunum, sindirim, kalp, kas ve iskelet sistemi, metabolizma, bağışıklık sistemi gibi diğer tüm sistemlerini etkiler. Hormonlar ayrıca beyindeki nörotransmitterleri etkileyerek psikoloji, duygu durumu, iştah, vücut ısısı ve düşünme üzerinde etkili olur.
Optimal bir sağlık için hormonların dengede olması gerekir. Hormonlar gece ve gündüz farklı oranda salgılanır. Kimisi gündüz çok fazla, kimisi gece çok salgılanır ve bu salgılanma sirkadiyen ritim gösterir. Ayrıca hormonlar sabit bir şekilde değil dalgalanmalar halinde salgılanır. Bu güçlü biyokimyasal maddeler iner ve çıkar, azalır ve çoğalır, aynı nefes alıp verme gibi. Biri azalınca diğeri çıkar. Diğer bir deyişle, hormonlar vücudumuzda dans eder. Kaotik gibi görünen bu dans hayranlık veren bir harmoni içinde yürür gider.
Beyinden dokulara, dokulardan beyne, organlar arasında ve dokular arasında hormon alıp vermeleri olur. Hormonlar birbiriyle etkileşerek bir denge oluşturur. Bu hormon dengesi bozulursa karşımıza hastalık çıkar.
Hormonların az veya çok salgılanması geri besleme (feedback), sirkadiyen ritim, alınan gıdalar-bağırsak mikrobiyotası, melatonin, kortizol seviyeleri, uyku-uyanma siklusları otonom sinir sistemi ve vücut sıcaklığı yoluyla olurken, bu olayda hipotalamus-hipofiz-salgı bezi aksları önemli rol oynar. Bu akslardaki bozukluk birçok hastalığın oluşmasının temelini teşkil eder.
Hormonlar arası etkileşimin merkezinde ise tiroid bezi oturur. Tiroid-doku aksları vardır. Tiroid-karaciğer-safra-bağırsak aksı ve tiroid-paratiroid-adrenal aksı gibi akslar mevcuttur.
Hipofizden salgılanan hormonlar da sadece hormon salgılayan bezlere etki etmezler. Ayrıca kemik ve yağ dokusu gibi dokulara direkt etkileri vardır. Yani hipofiz-doku aksları vardır. Özellikle hipofiz-kemik aksı ve hipofiz-yağ dokusu aksı son çalışmalarla çok iyi bir şekilde ortaya konmuştur.
Son yıllarda yapılan çalışmalar hipofiz hormonların sadece hipofiz bezinden değil, vücutta çeşitli hücrelerden de salgılandığını ortaya koymuştur.
Hormonlar stresten, besinlerden ve çevreden etkilenir. Su ve gıdalarla alınan toksik maddeler, hormon gibi davranan kimyasallar, besin yetersizliği, fiziksel ve psikolojik stres ve uykusuzluk, sağlıksız fastfood ve şekerli gıdalar ve bağırsak mikrop dengesinin bozulması hormon dengesini altüst eder. Bu nedenle hormon hastalıklarında son yıllarda büyük artış vardır. Eskiden nadir gördüğümüz kadınlarda erken menopoz ve erkeklerde erken yaşta testosteron düşüklüğü, sperm azlığı ve hamile kalamama, yani kısırlık artmış durumdadır. Yine kötü beslenme, hareketsizlik ve çevresel toksinlerin etkisiyle düşük şeker düşük tansiyon sendromu, polikistik over hastalığı, Hashimoto hastalığı, insülin direnci, endometriozis, meme fibrokistleri, rahimde myomlar, akne, sperm azalması, erken ergenliğe girme, erkeklerde testosteron azlığı, kanser ve alerjik hastalıklar hızla artmaktadır.
Bağırsaklarımızda bulunan sağlıklı bakterilerin sayısının azalması da hormon hastalıklarını tetikleyen önemli bir etkendir. Kötü beslenme, uykusuzluk, gelişigüzel anti-biyotik ve ağrı kesici kullanmak bağırsak mikrobiyatası dediğimiz bağırsak bakterilerinin dengesini bozarak başta Hashimoto, polikistik over, insülin direnci ve akne gibi birçok hormon hastalığının ortaya çıkmasını kolaylaştırmaktadır.
Uzun yıllardır yapılan araştırmalar bağışıklık sisteminin sağlıklı çalışmasının hormon dengesine bağlı olduğunu göstermiştir. Otoimmün hastalık gelişiminde hormon dengesizliğinin rolü olduğu gibi otoimmün bozukluk da hormonları bozar. Tiroid hormon anormallikleri kortizol artması, östrojen azalması, testosteron azalması, paratiroidin az çalışması veya çok çalışması ve diğer birçok faktör otoimmün hastalıklarına zemin hazırlar. Ancak en önemlisi, kronik strese bağlı hipotalamus-hipofiz-adrenal aks bozukluğu ve onun yaptığı hastalıklardır.
Modern yaşantıyla birlikte hayatımıza giren cep telefonları, wifi, tablet ve bilgisayarlar, yüksek gerilim hatları ve hatta tünel kalıp sistemiyle yapılan binada oturmak elektromanyetik alan yaratarak hormonları bozmaktadır. Ayrıca floresan lambalar ve her türlü suni ışık vücut sirkadiyen ritmini (biyolojik saati) bozarak hormon hastalıklarına zemin hazırlamaktadır.
Kilo verememenin altında çoğunlukla hormon dengesizlikleri vardır. İnsülin direnci ve kronik strese bağlı kortizol yüksekliği en çok görülen hormon bozukluklarıdır. İnsülin direncini erkeklerde testosteron düşüklüğü tetiklerken, kadınlarda testosteron yüksekliği tetikler.
Boy kısalığı, şeker hastalığı, düşük şeker düşük tansiyon, kilo alma, tansiyon yüksekliği, tüylenme, kemik erimesi, âdet bozukluğu, böbrek taşı, ereksiyon problemi, kolesterol yüksekliği, depresyon, sinirlilik, kansızlık, yorgunluk ve halsizlik gibi sık görülen hastalık ve belirtilerin temelinde hormon dengesizliği vardır.
Milyonlarca kadın, yaşla birlikte azalan hormonlar yüzünden yorgunluk, uykusuzluk, kilo alma, gece terlemeleri, sıcak basmaları ve diğer birçok şikâyetle birlikte yaşar. Aynı şekilde menopoz öncesi ve menopoz sonrası aşırı hormon dalgalanmaları bu sıkıntıları artırır. Bu kadınların çoğu da biyo-identikal, yani biyoözdeş doğal östrojen ve progesteron ile tedavi olamaz. Bunun yerine sentetik, vücuda yabancı, doğal olmayan östrojen ve progestinler ile tedavi olurlar. Avustralya’da olduğu gibi bir an önce doğal östrojen ve doğal progesteron tedavisine geçme zamanı gelmiş ve geçmektedir.
Erkeklerde 40 yaşında başlayan testosteron düşüklüğü 50’li yaşlarda giderek artmaya başlar ve kadınlardaki kadar şiddetli olmasa da hayat kalitesini düşürür. Erişkin erkeklerde düşük testosteron salgın halindedir. Bununla birlikte düşük testosteronlu erişkin erkeklerin sadece %5’i testosteron tedavisi görmektedir. Bir erkeğin 70 yaşındaki testosteron seviyesi ise 20 yaşlarına göre nerdeyse yarı yarıya düşüktür. Halsiz, cansız, enerjisi düşük, sinirli, konsantre olamayan, göbekli erkeklerin çoğunda testosteron düşüklüğü vardır. Testosteron tedavisinin de prostat kanseri yapmadığı son çalışmalarla ortaya konmuştur.
Kadın ve erkeklerin yaşamında belirli yaşlarda ortaya çıkan hormon değişiklikleri kilo alma, duygu durumunda dalgalanmalar ve depresyona neden olur. Âdet öncesi oluşan sıkıntılar (premenstrual sendrom), ergenliğe girme dönemi, perimenopoz ve menopoz bu sıkıntıların tavan yaptığı dönemlerdir.
Hormon dengesizliğini optimum düzeyde dengeye getirmek için yaşam tarzı değişiklikleri, sağlıklı beslenme (Akdeniz diyeti), uyku hijyeni, egzersiz, sağlıklı su içilmesi, hormon bozucu toksik çevreden ve maddelerden uzaklaşılması büyük önem taşır.
Hormon eksikliklerinin tedavisinde amaç hormon seviyesini referans değerler arasına yükseltmek değil, optimal, yani en uygun seviyeye çıkarmak olmalıdır. Hormon ölçümleri değerlendirilirken sadece referans aralarına bakmak yanıltıcı olur. Ölçülen hormon değeri vücuttaki miktarı gösterir, işlevini göstermez. Hormonlar birbiriyle etkileştiklerinden, tek hormon ölçümüyle değerlendirme yapmak da yanıltıcı olur. a big sale, on-site celebrity, or other event? Be sure to announce it so everybody knows and gets excited about it.
Are your customers raving about you on social media? Share their great stories to help turn potential customers into loyal ones.
Copyright © 2023 PROF DR METIN OZATA - All Rights Reserved.
We use cookies to analyze website traffic and optimize your website experience. By accepting our use of cookies, your data will be aggregated with all other user data.